yılmaz erdoğan

senaristliği zaten eşsiz de yeni bir sayfada sana bakmak şiiri o kadar güzel ki, sırf bu şiiri için ömrüm boyunca önünde el pençe divan durabilirim.

vizontele filmi cidden şahanedir. bir de bir demet tiyatro'daki mükremin çıtır rolü şahaneydi. deli emin de fena değildi aslında. lan en kral filmi de organize işler'dir, söylemezsem çatlarım:

(bkz: sancak forte)

mükemmel şiir okuyor yav

bu adam komedyen ama komedi filmi yapmasa daha komik. edit: vizontele 1 hariç diyebilirim. edit2: he bide organize işler var.

patron mutlu son istiyor denen ucube filmin senaryosunu yazmıştı. işte o gün gözümde bitti bu şahıs.

biraz kaypaktır lakin iyi sanatçıdır. olgundur bilgilidir.

bkm mutfakla biraz daha tanınan yonetmen oyuncu ve yazar. güldürdüğü bir programdı lakin son zamanlarda ülkemizde patlak veren olaylardan dolayı terörist olarak anılan kimse

sana bakmak

yaralı bir takvimle büyüyor, üç tarafı hüzünlerle çevrili yurdum. genç ölümlerle değişiyor mevsimler. ve hep aynı toprağa aynı ağıtı çekiyor, anadolu'daki bütün diller. ey benim bin yıllık kardeşim, unutma! benimki kanar, senin parmağına çöp batsa..

şairdir, şiirlerini çok severim. muhaliftir ayrıca, güzel eserler vermiştir. tiyatroda ve sinemada gayet başarılı olmuştur. benim için zirve yaptığı nokta bir demet tiyatro'dur. vizontele tuuba filmindeki aşağıda repliğini yazmış olduğum -copy paste yaptım yalan yok- şu sahne ise unutulmazlar arasında yerini almıştır. -yazarım sana. -yazma! o zaman, o zaman bekliyor insan. e buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor, kalan da bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor. yani, mesela zannediyorsun ki bir yoldan birisi gelecek -boş uzun bir yol- devamlı ona bakıyorsun sonra kimse gelmiyor. yazma boş ver! -ben seni hiç unutmayacağım!

gülben ergen'in eski kaynı.

postmodern şairler arasında en beğendiğimdir. zira kelimeler ile bir oyun hamuru, bir lego takımı gibi oynar. zevklidir dinlemesi. neydi o son zamanların trendi söz? bol sigara yaktırır. bu linkten şimdi sen gidiyorsun ya herkes sana benzeyecekalbümündeki tüm şiirleri peşi sıra dinleyebilirsiniz.

"...yol bir yere gitmez o bir durma biçimidir her garantiyi istersin hayattan oysa ölümle yaşam arası uzun malum ince bir yol bir yere gitmez o bir ölme biçimidir iyi yolculuklar denmez bir gidene yapılamaz çünkü çok yolculuk bir seferde yolcu denmez her gidene herkes o yolun taraftarı olmayabilir hiçbir sürgün gittiği yolu sevmez mesela yol bir yere gitmez o bir susma biçimidir soğuk bir taşıtın uğultusunda" dizelerinin sahibi yazardır. sevdiğim bir şiirdir.

"bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla"

şiirlerini dinlerken hayatın karşıma çıkardığı herkesi ve geçtiğim bütün o eşikleri hatırlıyorum. selam olsun.

...Bu bahar aşk için hazır Hazır vazgeçmeye adının bile baş harflerinden Kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan Her şeyi biraz şakalaştıran bakışından Şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından ve bahanesi bir yürek bir et bir bedenin içine girmek! Hazır bu bahar Akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına Hazır Nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya.... Unutma baharda çiçek olan Meyvedir yaza.... Bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği Her dem taze kalsa... son zamanlar sık sık dinlediğim şiiri Bu bahar aşka hazır

üstad

"kasaba" şiiri çok güzel; astarı erken sarkmış kirasız kaygısız belki kefilsiz bile et kokusunda bir vitrin özlemiyle büyütülmüş bir kasabada ölmeliydim aslında on yıl geriden gelen afişli seks kokulu yazlık sinemaların birinde uyuyakalmalıydım sizi tanımadan hatta gazete bile okumadan konformist kahvaltılarda o kasabada o kendi delikli uykusundan bile habersiz karabasanda ölmeliydim adınız geçmiyor farkındasınız değilmi tek bir şarkıda bile nasıl kasabaların tek bir caddesi vardır mühim gerisi ara sokak yalnızlıkları kediler bile ıslık çalmadan geçer kaldırımları bir otobüs geçer ‘soğuk ve şehirler arası’ bir uykuda içindekiler… ne kasaba karşılar otobüsü ne muavin irkilir kimse inmeyecektir çünkü kimse binmeyecektir… herşey bizzat hayata benzer: otobüsün kasabadan geçişi, bizim dünyadan geçişimiz… hiç meşhur olmayan şairler kalır bazı kasabaların otel odalarında beyaz kağıt ister vakitsiz resepsiyon uykuluğundan kasaba il olmak ister herşey bizzat hayata benzer otobüs geçer kasabanın gecesinden ara sokakta ıslıksız kediler bazısı yeni hayat’a yazılır olanların bazısı yazılamaz olmayan bir beyaz kağıda issızlığın da bir müziği vardır elbet konuşulamayan notaları vardır en dandik kasabaların bile kurulu düzenleri vardır sabahın sekizine herşey bizzat hayata benzer issız kasaba eskizlerinde… kasaba il olmak ister her şair intihar etmek ister bizzat kafiyeli cinaslı bir son peşindedir yoksa neden gecenin üçünde neden kediler bile mırıldanmazken en tutan şarkıları neden boktan bir kasabanın orta yerinde işıksız bir vitrin seyri herşey hayata benzer bizzat iki sevdalı arasında… biri doğumdur hesapsız öteki ölüm şairce bazı kasabaların otel odalarında…

şiirleri beni felç ediyor. morfinle vurulmuş vahşi bir hayvana dönüşüyorum şiirlerini dinlerken. içim yangın yeri, elimi kolumu oynatacak mecalim yok. ne acayip. (bkz: şimdi sen gidiyorsun ya)

vakti zamanında olacak o kadar'da sahne almıştır. 1988 (bkz: levent kırca) (bkz: oya başar)

bütün sözlük halkına gelsin be ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim

Üniversitede bir grup öğrencinin düzenlediği şiir gecesine, geceyi organize eden çok sevdiğim bir arkadaşımın sahnede adımı söyleyip beni sahneye çağırması ve benim çıkıp 300 kişinin önünde bu şiiri okumam.. Halen o gece aklımdan çıkmıyor. Hayatımda Yaşadığım en güzel 5 dakikaydı net.. "Sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır" sana bakmak

yol güzel'de okuduğu şiiri de şöyle iliştireyim. kendi sesinden; link --- spoiler --- "bugün hava kötü.." şehirde türettik bu saçma, bu nankör lafı. yağmura kötü hava diyeni kuraklıkla terbiye eder allah. kötü olan yağmurun varlığı değil, yokluğudur ey benim şehirde kendini şaşırmış aklım. şairin bir yakıtı varsa, o da yağmurdur. ruhsallaşır gökyüzü, kelimeler ıslanır. her aşk bir yağmurlu günle hatırlanır.. işler yolunda demektir köyde bulut. çünkü köyün mal sahibidir topraktır. ve toprak, yaradanın hamuru, hep biraz ıslak olmalıdır. su ve toprak.. bitmeyecek en büyük aşktır... --- spoiler ---

bu adamı kim komik olduğuna ikna etti acaba?

ülkede yazmanın komedinin her yerinde bulunmuş adam. kaliteli bir adam ve şöyle diyor "bir şiir istersin içinde benzetmeler olan kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok"

her zaman akla-vicdana uygun konuşmaz. emsal :d mantıklı sayılabilecek bir done sunup, meseleyi sadece onun üzerinden ele almayı kasıtlı yaptığını düşünüyorum. çünkü yılmaz erdoğan gibi zeki bir adamın gözünden diğer ihtimalleri hesaba katma gerekliliği kaçmış olamaz. dediğin soruna hak vermekle birlikte, bunun çözümü senin ima ettiğin şey değil sayın yılmaz. bak ne güzel diyorsun "evde konuşulan dilin okulda karşılığı olmadığı için..." diye. sorun da tam bu işte. o evde neden türkçe "de" konuşulmuyor? lazlarda, çerkeslerde ve dahasında bu tarz sorunlar olmuyor da neden sadece kürtlerde oluyor? mesele bu devleti ve kültürü tanımak, ona direnmek değil. siz kasıtlı veya kasıtsız bir şekilde hem bağışıklık kazanmaya çalışır, hem de ortaya çıkan ayrı-gayrılıktan şikayet ederseniz tabii ki bir yere varamayız.

fikirleriyle, ortaya koyduğu sanatıyla, yaşantısıyla gerçek bir sanatçıdır. sanat aşkı istanbul teknik üniversitesi inşaat mühendisliği eğitimini yarıda bırakmasına vesile olmuştur. ne de güzel olmuştur çünkü sonrasında imza attığı her iş ses getirdi. kendisine büyük saygı duymakla birlikte, çok da seviyorum.

bahçe kapısından sızdılar... aralık kalmış neresi varsa hayatımın... bünyede bastırılmamış ne kadar isyan varsa ordan. daha asitli bir yalnızlık için dilek tutuyorum şarkılara, sıradaki benim şansıma diyorum; haberler başlıyor birden, benden, hazin biçimde bahçeden. kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa önde gideniyim her tazyikli alkışta.. zayii makamında bestelenmiş yazılar kaldı avluda. gitme diye yalan bile söylerim, yerini söylerim ne saklamışsan kal diye! bu yaz'ı serin tutalım diye çıplak tenlerde, geceyarısı tatlı bir soğukluk olsun diye her sevişme, aramızdaki her üryan gelişme! hem gidenedir bu şiir hem gelecek olana.... o da biraz oyalanıp gider nasılsa? hep haberler başlayacak biliyorum, hangi şarkıyı seçsem şansıma. şimdi şifa niyetine giriyorum sulara. mavisine değil denizin. sade tuzuna.

"insanlar dizili inci bir tesbihte. inci ne kadar değerli, iplik o kadar ince." Son zamanlarda hoşuma giden en güzel söz.

Şiir okumaları dışında pek sevmem

bir ara trt'de yayınlanan öğrence isimli bir program yapmıştı. senarist ve oyunculuk üzerine bayağı ders verdiği video serileri... meraklısına; tıktık bunlardan bir bölümünde senaryonun inceliklerinden bahsederken altını çizdiği ve bana da senaristliğin haricinde bir hayat mottosu raddesinde aklıma kazınan şu cümleyi söylemişti gerçek ve hakikat aynı şey değildir. muazzam bir kalemi olduğu da tartışmaya kapalıdır zaten. şiirde de senaryoda da. sana bakmak ve ankara şiirlerinin yeri bende farklı olduğu gibi bir demet tiyatro, vizontele (#4323096) ,vizontele tubaa, organize işler, organize işler sazan sarmalı, ekşi elmalar gibi işleri de benim hayatımda çok kıymetli eserlerdir. var olsun.

“Ben en çok seni götürdüm giderken Aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları Yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı Ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi Benim sevmeye engel evcil acılarım vardı Ben yağmur ağladım bir şehre yağdı Ben şehre ağladım bir yağmur yağdı Ben bir ağladım şehre yağmur yağdı”